Ruh ile beden arasındaki bağ, ses ile mana arasındakine benzer. Ses mananın bedeni, mana ise sesin ruhudur. Mana hafızada sessizce durur, dimağda gürültüsüz meydana gelir, kalpte kelimesizce vaktini bekler. Görünmek ve bilinmek istediği zaman sese görev düşer. Öyle anlar vardır ki yaşamın içinde manadan mucizeye dönüşür ses. Sesimi duyan var mı?
Arama kurtarma ekipleri olarak denizde kaybolan için güvenli bir liman, dağda kurtarılmayı bekleyen için tekin bir sığınak, yangının ortasında kalan için serin bir su, ana rahmindeki bebek misali sıkıştığı enkazdan çıkarılmayı bekleyenlere el uzatmak için varız.
Arama kurtarma faaliyetlerinde her daim bir ses ararız ve o sesi duyduğumuzda yeşerir tüm umutlarımız. Zira başarıya ulaşmak için SESİ duymaya muhtacız. O sesi duyduğunda ise tüm uykusuzluğumuz, bitaplığımız, açlığımız, yuvaya dönüş isteğimiz adeta yok olur ve kalan son gücümüzle o sese CAN vermeye atılırız.
Ülkemizce son yaşadığımız elim felakette tek yürek olup her enkazın başında; "Sesimi duyan var mı?" diye seslendik. Akustik dalgalar şeklinde hareket eden bu titreşimsel enerji, mutluluk, şükür, mucize, gözyaşı, sevinç olarak tezahür etti milletçe bizlere. Buradan hareketle, Hatay’da olduğu gibi sesinizi duymaya geldik ve geleceğiz...